Kuzey Kıbrıs bozulmamış doğal güzellikleri, dost canlısı insanları, tertemiz ve bozulmamış muhteşem doğası, neredeyse tüm yıl boyunca güneşle yıkanan kilometrelerce uzunluğundaki kıyı şeridi; altın kumsalları ve 9000 yıllık görkemli tarihi ile Akdeniz’de cennet bir adadır. Gotik kiliseler ile bir arada bulunan Beşparmak Dağları’na hakim haçlı kaleleri, tapınak kalıntıları ile İngiliz kolonyal mimari örnekleri tarihin fantastik bir karışımı olarak karşınıza çıkar.
Adamız, yüzyıllar boyunca üzerinde kurulan değişik uygarlıkların bıraktığı zengin bir tarihi ve mimari mirasa sahiptir. Batı’da Soli ve Vouni’den Lefkoşa’daki Arabahmet Camisi’ne, Mağusa’daki Salamis’ten Doğu’daki Apostolos Andreas Manastırı’na, 9000 yıllık uygarlığın izlerine rastlamak mümkündür.
Kuzey Kıbrıs Akdeniz’de zor bulunan tertemiz plajlara sahiptir. Büyük otellerin lüks plajlarından, kum tepecikleri ardında kaybolmuş küçük otellerin şahane kumsallarına kadar yüzücüler için farklı kıyı şeritleri ve imkanları vardır. Gazimağusa ile Boğaz arasında kalan doğudaki kıyı şeridinde altın kumsallar 15 mil uzunluğa kadar varmaktadır. Kuzey’de Girne’nin her iki tarafında da, barların bulunduğu ve değişik sportif faaliyetlerin yapıldığı plajlar mevcuttur. Bunun yanı sıra gözlerden uzak koylar 20 mil boyunca manzarayı süslemektedirler.
Karpaz’ın her iki tarafında da makiler ve yabani zeytinlerle kaplı kusursuz güzellikteki geniş kum tepecikleri cesaretli ve iyi donanıma sahip yürüyüşçüleri bekler. Ayni zamanda Milli Park olan bu rüya bölgesinde asfalt yol yoktur. Bu nedenle bölgeye ulaşımda güvenilir bir arazi aracı tercih edilmelidir. Batıda ise, maceraperestler için ideal olan Güzelyurt koyu inanılmaz bir güzellikle uzanır.
Aşağı yukarı yüz milyon yıldır adamızın suları, yeşil baş (Chelonia mydas) ve logger head (Caretta caretta) kaplumbağaları tarafından ziyaret edilmektedirler. Yeşil baş sadece adamızda, Türkiye’nin güney doğu kıyılarında ve bazen de İsrail’de yumurtlama yapmaktadır. Bu büyüleyici canlılar, yumurtlamak için Mayıs ve Ağustos ayları arasında Kuzey Kıbrıs’ın kumsallarına gelmektedirler. Yumurtlama yaptıkları kumsallardan biri olan Alagadi koruma altına alınmıştır.
Güneşin batışından sonra hava karardığında, bazen kabukları 100cm’den fazla olan yetişkin dişi kaplumbağalar kumsalda yumurtlamaya uygun yer ararlar. Türlerine bağlı olarak 65 ile 110 adet arasında yumurta bırakırlar. Her bir kaplumbağa 10-15 gün arayla beş ile altı kez yumurtlar.
Yumurtlama tamamlandığında yorgun düşen dişi kaplumbağa denize geri döner. Tekrar yumurtlama yapmak için ayni plaja iki yıl sonra yeniden gelir.
Ekolojistler ve öğrenciler, nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan deniz kaplumbağalarının korunmasına yardım etmek amacıyla yumurtlama alanlarında gözlemlerde bulunmaktadırlar.
Ziyaretçiler için de bu doğa olayını gözlemlemek heyecan verici bir deneyimdir.
Adamıza gelen ziyaretçiler sadece sıcak kanlı ve güler yüzlü değil ayni zamanda eli de çok açık olan Kıbrıs Türk insanının misafirperverliğinden her zaman çok etkilenirler. Bu geleneksel misafirperverlik Charles C. Flankland tarafından 1827’de şöyle anlatılmıştır: “…Krallara yakışır bir şekilde nargile ve kahve ile ağırlandık, daha sonra her birimize macun ikram edildi…bunu şahane bir şerbet izledi…arkasından üzerimize gülsuyu serpildi ve gümüş bir tütsülüğün içinde koku ile tütsülendik.”
Kuzey Kıbrıs’ta kahvehaneler, geleneksel misafirperverliğin devam ettiği başlıca yerlerden biridir. En fazla bilinen ata sözlerimizden birisinin “Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır” olması hiç de şaşırtıcı değildir.
Kahve ile misafirperverliğin ilişkilendirildiği bir başka atasözümüz ise,insanımızın sıcak kanlılığı ve dost canlılığını en güzel özetleyenlerden birisidir: “gönül ne kahve ister ne kahvehane, gönül dost ister kahve bahane”.
Egzotik Kıbrıs mutfağı, kendi tarihi ve deniz kültürünü yansıtması yanında, doğu ve batı kültürünün de ortak bir sentezidir.